11 Temmuz 2011 Pazartesi

AKSİYONSUZ MİLLİYETÇİ HAREKET!

Bahattin KARAGÖZ - AKSİYONSUZ MİLLİYETÇİ HAREKET!

Haziran 2011 Genel Seçimlerinin sonuçları üzerine değerlendirmeler devam ediyor ve epey daha devam edeceğe benziyor. Seçim çalışmalarının taktikleri, hareketliliklerin karşılaştırılması, propaganda söylemlerinin birbiriyle uyumu irdelenmeye konu olmaktadır. Ben bu yazımda seçimleri MHP açısından ele alacağım.

Milliyetçi Hareket, partileşme sürecinden önce de toplumumuzda yüz elli yıla yaklaşan bir fikir, ülkü ve sanat hareketi olarak köklerini yerleştirmiş bereketli bir kaynaktır. Tarihi süreçte pek çok devlet adamını (Atatürk, Mahmut Esat Bozkurt vs.), niçe fikir ve ülkü devini ( Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin vs.), sayısız sanat adamını ( Yahya Kemal, Necip Fazıl, Hüseyin Nihal Atsız vs. gibi) bu coşkun ırmağın içinde görüyoruz.

Toplumumuzda var olan Milliyetçi Hareketi, yek pare sistemli bir siyasi hareket olarak örgütleyen lider Başbuğ Alparslan Türkeş olmuştur. CKMP’yi hem sembol hem de isim açısından dönüştürerek 1969 yılının Adana’da yapılan kongresinde ilk hamleyi yapmıştır. Pek çok kişi bir partiye ‘’üç hilal’’in remiz olarak alınabileceğini o günlerde hayal dahi edemiyordu. Bu sembol, başlı başına bir iddia ve sorumluluk ilanıydı.

1969 Genel Seçimlerinde %3’lük oy oranıyla bir, 1973’te üç ve nihayet 1977’de % 6.4 oy oranıyla 16 milletvekilliği kazanan Milliyetçi Hareket Partisi, oylarını 300.000’den istikrarlı bir şekilde 951 000’in üstüne çıkarmayı başarmıştı. Ülke gündeminde bu küçük oranın çok fazla üstünde olacak şekilde yer almış ve belirleyici konumunu perçinlemiştir. 12 Eylül 1980 Darbesine gelmeden önce Milliyetçi Hareket’in 42 ilde en büyük parti olma konumuna geldiği Yozgat gibi ilde tek senatörlüğü almış olmasıyla da iddia edilmeye başlanmıştı.

Ordunun yeniden ‘’kapat ve kontrollü olarak aç’’ komutuyla dizayn edilen Türk Siyasetinde 1987’de MÇP, 29 Aralık 1992’de MHP olarak tekrar sahneye çıktığında, soğuk savaş yıllarının geride kalması yüzünden etkinliğinin kalmayacağı söylendi; başlangıçta ivme kazandığı antikomünist söylemden sonra, Güneydoğu Anadolu’da artan terör olaylarına hassas yaklaşımı nedeniyle varlığının PKK karşıtlığından beslendiği suçlamalarına muhatap oldu. 1995 yılında Doğru Yol Partisi ile ortak seçime odaklanmışken tek başına girilen 20 Aralık Genel Seçimlerinde 2 300 000 oy ve % 8,2’lik oranla MHP meclis dışında kaldı.

Alparslan Türkeş’in vefatıyla 8 Nisan 1997 günü kaldırılan cenaze törenindeki üç milyona yaklaşan kalabalık bu hareketin ne denli kökleştiğinin ve özgüven taşıması gerektiğinin de ölçeği olmuştur. Bu yüzden 28 Şubat sürecinde düşürülmüş olan Erbakan Başbakanlığındaki hükümetten sonra Mesut Yılmaz tarafından kurulan seçim hükümeti, olayın sıcaklığının sonrasında seçimi erteleyip icraat hükümeti olmaya yönelmiş ve bu rüzgarı savuşturmaya kalkışmıştır. Milliyetçi Hareket’in 18 Nisan 1999 seçimlerinde % 18 oy ile 129 milletvekilliği çıkarması kimseyi şaşırtmamıştır.

MHP’nin nazik tabiatlı Devlet Bahçeli liderliğindeki üçlü koalisyon ortaklığı, beklentileri karşılayamayan bir durum yaratmıştır. Ülkücü camiada ‘’Biz bu vatanı karşılıksız sevdik!’’ söylemi ile normal beklentiler susturulurken harekete ne zaman eklemlendiği belli olmayan ve kısır yetenekleriyle hak etmeyenlere bahşedilen imkanlar kırgınlıkları arttırmıştır. Böylece baskın bir seçimle 3 Kasım 2002’de iktidar yolu AKP’ye açılmış ve MHP kendine tuzak kurduğuna inandığı ortaklarını (DSP ve ANAP’ı, yanlarına DYP’yi de katarak) siyaset dışına itmenin karşılığında kendisi de meclis dışında kalmıştır.

Kutuplaşan bir cumhurbaşkanlığı seçimi gölgesinde geçen 22 Temmuz 2007 tarihindeki 23. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde MHP, % 14.26 oy oranı ve 5.005.587 toplam oyla 72 milletvekilliği kazanarak yeniden parlamentoya girebilmiştir. Meclisteki türban sorunu çözümünde attığı yapıcı adımları inançlı kitleye yeterince yansıtamadı ve AKP’nin usta bir manevrası olan 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’nda CHP ile aynı safa düşecek bir yaklaşımı tabanına kabul ettiremedi, oy kaynağında sızıntılara yol açtı.

İşte böyle bir süreçten sonra girilen 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinde MHP, EN KÖTÜ KAMPANYASINI yaşamıştır. Güya seçime en hazırlıklı olan parti, üç rakip parti içinde en az miting yapma özelliğini kaptırmadı. Kendi tabanıyla referandumda kanattığı yaraları saramadığı gibi, ilgisiz merkezlerle husumet yarıştırıyormuş izleniminden sıyrılmayı başaramadı. % 20’ler seviyesinin üstünde olması gereken hedef ve başarı çıtasını dış propaganda etkisinde % 10’ların altı veya üstü civarında yansıtma hatasını sergilerken,üst perdeden atıp gereksiz yüce divan söylemleri ile tehditler savurulması sayesinde, hilal kartı tanıtırken yaptığı ‘’püskevit‘’ benzetmesinden daha gülünç duruma düştü.

MHP’nin ilan tahtalarına astığı afişler tam bir garabetti. Emeklilerin ve ilgililerin okuyamayacağı küçüklükte uzun yazılar, boşuna yer işgal eden Bahçeli’nin boy resmi, proje anlatmayı önemsemeyen tutum,… esasında hiç harcama yapılmasa da fark ettirmezdi. Kasetler operasyonuyla tabanın heyecanı kırılmış, ikili yüz yüze temaslar yapılamaz olmuştur. Bazı ilçe ve il örgütleri bilerek az ve etkisiz çalışmış veya çalışır gibi görünmüştür. Kendi potansiyelini harcayarak, köprüler atarak, sert söylemlerle gönül kazanılamayacağı belliyken, bu tutum terk edilmemiştir. Lider, ekranı yerince kullanmamış ve hep savunmada kalmıştır. Alınan oyu başarı saymak, ‘’küçük olsun, benim kalsın!’’ anlayışının sakat bir yansımasından başka bir şey değildir.

Milletimiz istemesini ve isteme usulünü bilene veriyor. Adayların bazı yerlerde hangi kıstaslar göz ardı edilerek belirlendiği unutulmamalıdır. Polemiklerle uğraşacak bir aday listesi yerine pırıl pırıl, şaibesiz, gençlik ve tecrübeyi harmanlamış bir kadro milletin önüne çıkarılamamıştır. Elde edileni, hataları giderecek ve yeni yapılanmaya kapı açacak biçimde değerlendirmedikçe allayıp pullamanın bir anlamı olamaz.

Başarının sahibi çoktur, amma yenilgide kimse üzerine pay almaz. Milliyetçi Hareket katarında lokomotif yetersizdir, en kısa zamanda yenilenmelidir. Kimse vagonların bağlantısızlığından dem vurarak zevahiri kurtarabileceğini zannetmesin!

Yıllardır reaksiyonerliği reddedip başkalarının karşıtlığıyla var olmadığını anlatan MHP, AKSİYONER kimliğini ortaya koyacak yapıya, tepeden tırnağa kadar kavuşmadıkça parlamento süsü olmaktan ileri gidemez.

Milletimiz, içte ve dışta, Türk İslam alemini kucaklayacak bir dirayeti Milliyetçi Hareket’ten ve onun biricik siyasi örgütü MHP’den beklemektedir.

Selam ve saygılarımla…

www.ikizdere.net

MHP TEPEDEN TIRNAĞA YENİLENMELİDİR

Seyfullah FIRAT - MHP TEPEDEN TIRNAĞA YENİLENMELİDİR!

Elli milyon seçmenden Türk milliyetçilerinin payına beş milyon civarında bir seçmenin kitlesi tekabül ederken, küresel odakların oyuncusu olan çevrelere yirmi beş milyonluk pay düşüyorsa biz Türk milliyetçileri olarak yeni bir durum değerlendirmesi yapmak zorundayız.

İki günde kurulup iki günde iktidara gelen bir partiye karşı Türk milliyetçileri baraj korkusu yaşıyorsa veya bölücüler bizden çok bu ülkede seçmen taraftarı buluyorsa, millet olarak esarete düşüp kellelerimiz giyotine gitmeden başımızı iki elimizin arasına alıp derin derin düşünmeliyiz.

Seçimlerde ortaya çıkan utandırıcı ve ürkütücü bu tablonun arka planını insanımızın kandırılmışlığıyla izah etmeye kalkmak elbette bizi tatmin edici bir bakış olamaz. Seçimler sonrasında ortaya çıkan mahcubiyetin, yaşanılan hayal kırıklığının faturasını da elbette bu millete kesemeyiz.

Ortaya çıkan istenmeyen bu fotoğrafın ressamı olarak da yalnız sayın milletvekili adaylarını veya teşkilatları tek başına sorumlu tutamayız. Esas sorumlu olan Genel merkez kadrolarıdır. Genel Merkez şimdi teşkilatları hesaba çekerek bu işin içinden sıyrılamaz. Teşkilatlar canla başla çalışmışlardır ama Ankara dan esen rüzgar yelkenleri şişirmeye maalesef yetmemiştir.

Bizler şimdi, Milletin kuşatılmışlığını, uyuşukluğunu sorgulayacağımız kadar kendimizi ve teşkilatlarımızı da mutlaka sorgulamak durumundayız. Koca bir geçmişi ve kutlu bir davası olan bir milli hareketin iki günde kurulan teslimiyetçi partiler karşısında böylesine hüsrana uğraması kabul edilebilir veya sineye çekilebilir bir hezimet değildir.

Son seçimlerde aldığımız oy oranı asla başarılı bir netice değildir. Bu millet bu oyunu bozmuştur, güçlü bir gurupla meclisteyiz veya iktidarın istediği olmadı demekle de teselli bulamayız. Herkes akliselimle davranarak nerelerde arızamız var sorusuna cevap bulmak durumundadır.

Herkesten önce daha düne kadar dava arkadaşlarına karşı hain, satılmış, dönek, ajan laflarını ağızlarından eksik etmeyenler şimdi vicdanlarıyla baş başa kalıp kendilerini hesaba çekmelidirler. Kendilerine biat etmeyenlere kapıları kapatanlar, onlar gelirse bize yer kalmaz mantığıyla hareketin alanını daraltanlar, ocak terbiyesinden zerre kadar nasiplenmemiş kimseleri direksiyona oturtanlar şimdi bir kere daha düşünme erdemini göstermelidirler.

Kara Eylül sürecini yaşamış, omzunda kardeş tabutu taşımış, engizisyon işkencelerine muhatap olmuş kır saçlı ülkü devlerini hain ilan edenler şimdi birazcıkta olsa utanıp arlanmalıdırlar.

Ülkücüyüm diyen hiçbir insan kısacık bu dünya hayatı için şahsı hesaplara dalamaz. Hiçbir ülkücü eski arkadaşına dönek yaftası takamaz. Akli selimini kaybetmiş eski bir dava arkadaşımız söz konusu görüntü içerisine girmiş olsa bile yinede hiçbir ülkücü gönül bu çirkin yakıştırmaları böylesine insafsızca ve ucuzca kullanamaz.

Ülkücü hareket dünyanın kaderine etki eden bir harekettir. Yakın geçmişte komünizm in çöküşüne sebep teşkil eden en baş aktörlerden olan ve bugünlerde de yenidünya düzencilerini tehdit eden bir hareket olarak bu gezegenin yörüngesini değiştirmeye namzet bir hareketiz. Böylesine bir hareketin cennet mekan liderinin tedrisatından geçen dava adamlarının hayatta kalanlarından istifade edilmemesi ve bu çile insanlarının eski ülkücü diye kenara itilmeleri ülkücü hareketin kimyasıyla oynamaktan başka bir neticede doğurmaz.

MHP sinin mevcut üst düzey kadrolarının, parti tabanında söz konusu yersiz ve anlamsız dalgalanmalar yaşanırken, söz konusu densizliklere karşı sessiz kalması oldukça düşündürücüdür. Yıllardan beri MHP sinin tabanında eski yeni kavgası acımasızca sürerken, üst kadroların az olsun bizim olsun mantığına yenik düşmeleri bugünleri hazırlayan temel etmenlerdendir.

Biz asla birilerini suçlamıyoruz. Biz asla birilerini suçlamadığımız gibi başka birilerine de madalya takalım demiyoruz. Bizim dileğimiz birliğimizi dinamitleyen durumları kardeşçe ortaya koymaktan ibarettir. Biz hiçbir kimseyi ülkücü hareketin yörüngesini bozdunuz, teşkilatları ehil ellere vermediniz diye hain veya düzenbaz olarak asla adlandırmıyoruz. Biz ortak yanlışlarımızdan kurtulmanın çarelerini arıyoruz.

Bu memlekette Türk Milliyetçilerinin tek siyası adresleri vardır, o adreste MHP sidir. Ancak Türk milliyetçileri bugün birden çok adrese dağılmış durumdadırlar. Türk milliyetçilerini göçe zorlayan, evinden uzak yaşamaya mahkum eden illetlerden kurtulmasını artık öğrenmeliyiz.

Hiç kimsenin ayranı kabarmasın, hiçbir kimse gri propaganda yaptığımızı zannetmesin. Altmış yıllık ömrümün kırk beş yılını verdiğim bir davaya olan sarsılmaz sadakatimin yüreğiyle konuşuyorum. Milletin bekasından, ülkücülerin kucaklaşmasından, MHP içine itildiği atalet psikolojisinden kurtulmasının dışında hiçbir şahsı hesabim ve beklentim olamaz ve asla da yoktur.

Yaşım gereği olarak bizlerin bir ikbal peşine koştuğumuzu hiçbir kimse düşünemez. Bizim kaygımız siz gençlerin geleceği ve bu ülkenin dirliğidir. Bu hareket mutlaka kendini yenilemeli ve ne gerekiyorsa yapmak zorundadır. Bu süreci başlatacak ve önünü açacak bugünkü yönetimdir. Silkinecek isek hep birlikte silkineceğiz. Hesap verilmesi gerekiyorsa hep birlikte hesap vermeliyiz.

Başta Genel merkez kadroları, taşra teşkilatları ve bizler hep birlikte istişare ederek üzerimizde ki kara bulutları ve kirli hesapları bozup dağıtmalıyız. Nerede bir ülkücü varsa gidip kucaklanılmalı, nerede incitilmiş bir gönül varsa gidip yeniden kazanılmalıdır. Hiçbir ülkücü dışarıda kalmamalı ama şahsı hesaplarına yenik düşenler mutlaka elit kadrolardan ayrıştırılmalıdır.

Teşkilat yeniden yapılanmalı, eğitim faaliyetleri en üst dereceye taşınmalıdır. Herkes aklı kestiği kadar konuşmalı, her kes boyu kadar adım atmalıdır. Biz beş bin tane tığ gibi delikanlıyı birileri hareketin üzerinden şahsı hesaplar yap sin diye ölümlerin üzerine göndermedik.

Herke ama herkes elini vicdanına koymalı ve bugünden itibaren dedikodu illeti yasaklanarak bünyemizden kovulmalıdır. Hep birlikte gönül gönül’e yeni ufuklara kanat açmak istiyorsak arızaların üzerine gidilmeli, kırıp dökmeden arızalarımız tamir edilmelidir.

KARAR - Suat BAŞARAN

Devletliler hâlâ anlamak istemese de ülkücülerin büyük çoğunluğu neyin değişmesi gerektiği noktasında hemfikirdir…Mevcutla artık bir adım öne gidilemeyeceğinin de…

Yapılan hamleler ülkücülerin bu düşüncelerinde ne kadar haklı olduklarının göstergesi bir yerde…

Yine aynı eyyamlar, aynı “ben bilirim ve sadece ben bilirim” tavrı… 

Sanki son rezaletlerin müsebbibi bu yaklaşım değilmiş gibi…Oysa meseleye yakından bakan herkes biliyor ki, eleştiriler zamanında dikkate alınıp gereği yerine getirilse o arkadaşlar sözü edilen tuzağa düşmezlerdi…

Parti içi muhalefet bir erken uyarı sistemi olarak görülebilseydi ve ona gerekli meşru zemin oluşturulabilseydi sözü edilen tabloyla muhatap olunmayacaktı muhtemelen…

Bu büyük hakikate rağmen, sürdürülen “ben bilirim” tavrı, ülkücüleri gelecek noktasında kaygıya düşürmüştür…

Kaygıya düşürmüştür çünkü “hareketin geleceğine ipotek koymak” şeklinde algılanmıştır bu yapılanlar…

Bu zihniyetin şimdiye kadar yaptıkları, gelecekte nelerin olacağının ipuçlarını vermektedir aynı zamanda…

Dün bizim de katkı sunduğumuz tepeden şekillendirilen ‘ülkücü irade’ ile sonuç almaya çalışılacak yine anlaşılan…

Seçim sonuçlarını gerçekçi bir şekilde analiz etmeden, başarı gibi sunarak ve “birlik beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu bu günlerde muhalefet eden kasetçidir” diyerek…

Artık dönülmez akşamın ufkundayız…

Değişim kaçınılmazdır ve mutlaka gerçekleşmelidir.

Ya mevcut zihniyet ve hüsran ya da yeniden ülkücülük…

Aslında karar bellidir ve büyük bir çoğunluk bu kararda hemfikirdir…

Sorun, bunun nasıl ve kiminle olacağıdır…

İşte bu noktada hepimiz hayati bir kararın arifesindeyiz…

Öncelikle şu sorunun cevabı bulunmalıdır:

Süper kahraman mı, “irade birliği mi”?

Yani “peşime takılın sizi başarıya taşıyayım” diyenlerin peşi sıra gitmek mi, ortak akıl oluşturmanın yollarını aramak mı?

Birincinin daha basit ve kolay olduğunu kabul ediyorum…

Mükemmel bir lider varsa zahmetsiz bir başarı demektir…

Ancak, aksi ya da vakitsiz kaybı şimdikini aratan bir zillet doğurur…

İkinci yol sorumluluk, fikir çilesi, kararlılık ve cesaret ister…

Zordur…

Onun için olağanüstü kongre isteyenlere de, bir an evvel başarıya(!) ulaşmak isteyenlere de sevimli gelmez…

Bu noktada kavga etmenin anlamı yok…

Herkes kendince bir yol bulsun ve yürüsün…

Benim tavrım açık ve net…

Zor olana talibim…

Suat BAŞARAN

Eleştiri… Özeleştiri… MHP…- Prof. Dr. Recai COŞKUN

MHP başta ülkücüler olmak üzere her kesimin eleştirilerinin merkezinde... Herkes seçim sonuçlarına bakarak bir şeyler konuşuyor.

Ama eleştiri hakkının ön şartı sebepler arasına kendini koyabilme yürekliliğini gösterebilmektir. Eleştiriler de ancak bu tavrı gösterebilenlerce yapıldığında makbuldür. Yoksa birçok TV kanalında ve gazetede var olan sahibinin sesi mahiyetinde herhangi birilerinin tenkitlerinden daha fazla değerleri yoktur bu cümlelerin...

Sonuçlar hakkında yorum yapmanın önşartı sürece katkı yapmaktır. Bu nedenle eleştiri hakkına saygı duymak için eleştirenlerin inisiyatif almış olmaları gerekir. Eleştirebilmek için insanın içinin "cızz" etmesi gerekir. İçiniz acımıyorsa niyetiniz birilerini acıtmak demektir. Neredeyse kahkahayla bitecek eleştiri cümlelerinin sahiplerinin bizim gözümüzde hiçbir kıymeti yoktur.

Bir de camianın dışında veya bir zamanlar köşesinde bucağında olanların yaptıkları eleştiriler var. Milliyetçi yorumun dışında tamamen konjonktürel değerlendirmelerle bezeli bu yorumların da fazla bir değeri yoktur. Zira Türk milliyetçilerini liberal bir dille eleştirmek mantık kurgusu itibariyle hatalıdır. MHP'ye çıkış yolu olarak kendi limanını terk edip sıradan bir sağ-merkez-melez parti olmayı önerenlerin niyetleri ne olabilir? Bu MHP'nin tükenişi demektir. MHP kendi merkezinden uzaklaştıkça özgünlüğünü ve elbette özgül ağırlığını kaybeder ve taklitçi bir partiye dönüşür.

Bu yazının amacı eleştiri hakkına itiraz değildir. Ama bu toz duman arasında yapılan bunca gürültüyü de bir yere oturtmak gerekiyor. Düşünmeden edemiyor insan. Bir hareketin üyelerinin "eleştiri" hakkını sonuna kadar, pervasızca ve fütursuzca kullanmalarını neye yormalıyız? O camianın sağlıklı bir düşünce ve fikir yapısına sahip oluğuna mı? Yoksa başıbozukluğa, inisiyatif alamamaya, değer üretememeye, "ben demiştim işte" çaresizliğine mi? Yoksa neye?
Ne mi önerilebilir? Birincisi, eleştiriden önce özeleştiri yapmaktır. Seçim sonuçları üzerinden bu denli konuşanlar seçim sürecinde MHP'yi halka anlatsalardı sanırım bugün çok faklı şeyle konuşuyor olacaktık.

İkincisi, milliyetçilerin artık milliyetçilere milliyetçilik yapmaktan vazgeçmeleri, esas muhataplara ulaşmaları gerekiyor. Her ülkücü, her MHP'li bildiklerini bir diğer ülkücüye, milliyetçiye değil, bu hareket hakkında yeterince bilgisi olmayanlara anlatma yolunu seçmelidir.

Üçüncüsü, ülkücülükten-milliyetçilikten yorulanlar ve yılgınlığa düşenler veya ikbal hesabı yapanlar bu durumu MHP'yi veya kendileri dışında birilerini eleştirerek örtbas etmeye kalkışmasınlar. Sağlıklı bir davranış değil bu. Desinler ki biz bu davanın yükünü taşıyamıyoruz, yorulduk artık. Saygı duyalım kendilerine. Hiç değilse enerjimizi israf etmek zorunda kalmayız.

Sonuç olarak, bu çöküş devri Roma konsülü psikolojisi ile belagate sarılıp kendi kendini süslü cümlelerle tüketme psikozundan kurtulmak gerekiyor acilen. Bunun yolu hayatın gerçekliğini yansıtan söylemleri eylemlerle, faaliyetlerle ve yürekle buluşturmaktan geçiyor. Var mı başka bir yol?

VAZGEÇİLMEZLER - Suat BAŞARAN


Bir insan neden kendisinin vazgeçilmez olduğunu düşünür?...

Evet!

Muhataplarımıza böyle bir soru sorsak… Bir bankanın genel müdürüne, bir takımın teknik direktörüne…

“Siz neden vazgeçilmez olduğunuzu düşünüyorsunuz?”

Eğer başarılıysalar, muhtemelen cevapları şöyle olacaktır:

“Çünkü bankam kendi sektöründe lider ve ancak ben bu liderliği sürdürebilirim”

“Takımım Lig şampiyonu ve sistemin bozulmadan devam edebilmesi için takımın başında olmalıyım”

Genelde hakları teslim edilir böylelerinin…

Ya başarısızlarsa?...

Yahut…

Bu durumu ‘tartışılabilir’ bulanların işini kolaylaştırmak için şöyle diyelim:

Ya rakiplerinden geri kalmışlarsa…

Bu durumdaki bir insan hangi gerekçelerle kendisini ‘vazgeçilmez’ olarak görmeye devam edebilir?...

Büyük ihtimalle; bütün sorumluluğu dıştaki güçlere ve içteki hainlere yüklemekten başka bir gerekçe bulamayacaktır:

Aslında kendisi çok değerlidir; ne var ki, bankayı veya takımı ele geçirmek isteyen dış güçler ile onların işbirlikçisi olan içteki hainler bunun bilinmesini istemezler… Bunun için her şeyi yaparlar… O, bir anlık zaafa düşse, maazallah, bankanın veya takımın ele geçirilmesi işten bile değildir… Onun bütün yapıp etmeleri –hikmeti bilinmese de- bu durumun engellenmesi içindir… O varken yapıya zarar vermek mümkün değildir; o halde, onu istemeyenler de yapıya zarar vermek isteyenlerdir.

*****

Yukarıda tasvir edilmeye çalışılan ruh hali –şüphesiz- çoğumuza tanıdık gelecektir…

Her an, bu türden bir “vazgeçilmez”e rastlamak güç değildir…

Nedense, bir türlü kusuru kendilerinde aramazlar…

Başarısızlık kesinlikle kendilerinden kaynaklanmıyordur ve yapıda kendilerinden yetkin başka birini bulmak imkânsızdır…

“Neden?” sorusuna muhatap olmak istemezler…

Çok sıkışırlarsa, “varsa bulun çıkarın” deyiverirler…

Dalkavukları da destek verir onlara…

“Kardeşim başka kim var”…

Bunun, nice badireler atlatmış köklü bir yapıya hakaret ve sadece bu seçeneksizliğin bile bir yönetim kusuru olarak yeterli olduğunu düşünmeden…

*****

Kendisini “vazgeçilmez” olarak görenleri ayakta tutan, işte, bu “neden?” sorusu karşısında takınılan tavırdır…

Yıllar yılı hepimiz karşılaşmışızdır böyle bir durumla…

Korkmuş ve önümüze bakmışızdır çoğu kez…

Oysa bu soruya, göğsümüzü gererek, “ben varım!” diyebilmeliydik…

“Ben varım, arkadaşlarım var, bu yapıdan yetişmiş binlerce insan var”!

Suat başaran

WWW.2023İSTANBUL.COM

18 Mayıs 2011 Çarşamba

RİZE'DEN MECLİSE İLK GİDEN BAYAN OLACAĞIM

MHP Milletvekili adaylarından Fatma Şahin SANCAKTUTAN Rize’den kazanan ilk bayan olarak Mecliste temsilciniz olacağım’ dedi.
İkizdere’de yürüttüğü seçim çalışmalarında esnafı dinleyen MHP Milletvekili adayı Fatma Şahin SANCAKTUTAN’ kadınlarımızın desteği bana yeter. Bugüne kadar erkeklere oy vermiş olan kadınlarımızın oyları bana geldiğinde ben Mecliste Rize’nin yükselen sesi olacağım. Rize’den bugüne kadar hiç bayan milletvekili seçilmemiş. Bu eksikliği gidereceğim inancındayım. Bugün İkizdere’de esnafı dinledim, tanıştım. Siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf olması ekonominin iyi gitmediğinin en büyük göstergesi. İkizdere’de çay az, arazi yapısı çay yetiştirmeye elverişli değil ama hep tüketici olmak iyi değil. Üretime katkıda bulunmalıyız. İkizdere’de bireysel de olsa hayvancılık yapılailir. Köylülerimize ihtiyaçları oranında imkânlar tanınmalı. Faizsiz işletme kredileri kullandırılarak üretime yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ı Yüce divana gönderenler bugün Rize’den aday olmuş ve Mesut Yılmaz’dan destek bekliyor. Eski ANAP’ın oylarına talip olanlar oy verirken ne düşünmüştü acaba.’dedi.


SANCAKTUTAN ‘MESUT YILMAZI YÜCE DİVANA GÖNDERENLER ŞİMDİ ONDAN DESTEK İSTİYOR’DEDİ.

İlçedeki propaganda gezisine İlçe Minibüsçüler kooperatifini ziyaret erek başlayan Fatma SANCAKTUTAN burada Kooperatif Başkanı İlyas İSPİR’DEN çalışmaları ve sıkıntıları hakkında bilgi aldı. Esnafla tanışmasında özellikle kadınların sıcak ilgisiyle karşılaşan Rize MHP Milletvekili adayı Fatma Şahin SANCAKTUTAN kadınların oylarını istiyorum. Kadınlarımız bugüne kadar hep erkeklere oy verdi. Şaka ile karışık ama kadınlarımız bana oy vermelidir diyorum. Kadınların sorunlarını en iyi ben bilirim’ dedi.
Kaymakam Alpaslan ALTINIŞIK’ı da makamında ziyaret ederek tanışan SANCAKTUTAN İlçe Adliyesi çalışanlarını, Sağlık Merkezini, Öğretmen evini, Güneyce Çay Fabrikasını ziyaret ederek çalışanlardan destek istedi.


MHP milletvekili adayı Fatma Şahin SANCAKTUTAN bayanların oyunu ve desteğini bekliyorum dedi.

Haber:İsmet KÖSOĞLU

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Çaykur'un özelleştirilme kararı AKP tarafından alındı

MHP Milletvekili Adayı S.Zeki MAYİ "Başbakanın dün Rize meydanında yaptığı konuşmada Rize için müjdeli bir haber vermemiştir. Sayın Başbakan'ın mitingte söylediğinin aksine Çaykur'un özelleştirilme kararı AKP tarafından programa alınmıştır. Eski Cumhurbaşkanı Demirel’e çok atan başbakan onun bölgemizde 45 Çay Fabrikası diktiğini görmez mi" dedi.

Rize’de 12 Haziran seçimi için propaganda çalışmalarını aralıksız sürdüren siyasetçilerden biriside MHP. MHP Rize Milletvekili adayı S.Zeki MAYİ Başbakanın Rize gezisiyle ilgilide önemli açılamalarda bulundu. İlçe Başkanları, parti yöneticileri, Belediye Başkanı, Meclis Üyeleri, Köy, mahalle temsilcisi ve sandık görevlileri ile bir araya gelerek önemli açıklamada bulunan Milletvekili adayı Zeki MAYİ’ Çayımızı özelleştirmenin kucağına atan kararda AKP ve dolayısıyla Başbakanın imzası var. Çaykur 1 Temmuz 2006 tarih ve 26215 sayılı Resmi gazetede yayınlanan TBMM kararı ile AKP Milletvekilleri tarafından kabul edilen 9.Kalkınma Planı(2007-2013) kapsamında 2013 yılı sonuna kadar özelleştirilecek KİT’ler arasına alınmıştır.


MHP Milletvekili adayı Zeki MAYİ partililerine önemli açıklamada bulundu.

Başbakan meydanı dolduran üreticimize çok beklediği YAŞÇAY taban fiyatını açıklayamadı. Demek ki iyi bir fiyat tespiti yapılmadı. Tarım Bakanı gelip Çay fiyatını açıklayacakmış. Bundan da şunu anlıyoruz ki Başbakan Çayımızın sahibi değildir. Çay destekleme parasının ödemesi için 2 aydır meydanlardayım. Seslendirdiğimiz destekleme konusu nihayet Çaykur Genel Müdürlüğü ve AKP Milletvekili adayları tarafından ciddiye alınarak çözüme kavuşturuldu. Ben daha öncede söylediğim gibi Çayın Vekili olarak karşınızdayım. Ben seslendirmeseydim eski parayla 20 trilyon liralık bir tutar buharlaşmış olacaktı.

MHP Rize’de iktidarın alternatifi olan tek partidir. Biz bu seçimi Türkiye için çok önemli görüyoruz. Bütün arkadaşlarımızla sandık başında olmalıyız. Seçim sandıkta alınır.

Eski Cumhurbaşkanı Demirel’e çok atan başbakan onun bölgemizde 45 Çay Fabrikası diktiğini görmez mi, bugün ANAP’ın Mesut Yılmazdan dolayı oylarına talip olanlar Mesut YILMAZ’IN Yüce Divanda yargılanması için parmak kaldırırken utanmadı mı? O gün Mesut YILMAZ ‘ın cezalandırılması için parmak kaldıran AKP Milletvekilleri bugün aramızda aday. Ama Rize’ye gelip Mesut Yılmaz’ın Oylarına da utanmadan talip olabiliyorlar’ dedi.

Haber ve Fotoğraf:İsmet KÖSOĞLU

Ikizderede Dereler Pazarlanmış

İkizdere’deki seçim gezisinde AKP Adayı Nusret BAYRAKTAR ile MHP Adayı Ömer Lütfi KANBUROĞLU’nun caddede karşılaşarak birbirlerine başarı dilemesi vatandaşlar tarafından hoşgörü ile karşılandı.
Mhp Adayı KANBUROĞLU vatandaşlarla yaptığı sohbette "İkizdere'de dereler pazarlanmış, vatandaş aleyhine Sit alanları ilan edilmmiş. Mağduriyetler MHP iktidarında giderilecektir" dedi.

MHP Rize Milletvekili adaylarından Ömer Lütfi KANBUROĞLU İkizdere’de seçmenle buluştu, esnafın derdini dinledi.

Başbakanlık Basın Müşavirliğinden emekli olarak MHP çatısı altında siyasete atıldığını söyleyen Ömer Lütfi KANBUROĞLU eğitimini aldığım Hukuk ve Harp Akademileri Milli Güvenlik Akademisi öğrenimimi halka daha iyi hizmet için siyasetle pekiştirmek istediğini söyledi. İkizderede esnafı, Pazar yerini ve bazı resmi kurum kuruluşları gezerek MHP nin iktidar yürüyüşü için oy isteyen KANBUROĞLU’ partimiz çok iyi konumdadır. Siz sahte anketlere bakmayın. AKP ile çekişen parti konumunda olduğumuz için AKP nin dilindeyiz. Burada gördüğüm esnaf siftah yapmadan kepenk kapatıyor. İş yok. Kahveler dolu.



İkizdere Vadisinde plan, proje yapılmadan HES projeleri hazırlandı.Bu projeler iktidarımızda yeniden gözden geçirilecektir.Ruhsat almış ve inşaata başlamış HES'lerde sözleşme hükümlerine uymayan ve çevreye zarar veren firmalar uyarılacak,gerekirse ruhsatları iptal edilecektir.Rize'de yapılacak HES'lerde öncelikle çevreye duyarlılık ön plana alınacaktır.Yenilenebilire enerji kaynaklarını muhakkak destekleriz ama çevreye zarar olmamalı.



İKİZDERE VE SİT

İkizdere'de en çok şikâyet dinlediğim konu SİT olayı oldu. Bilinçsizce SİT kapsam alanları yapıldı. Henüz kesinleşmeyen karara göre vatandaşlar bu karardan rahatsız. Düzensiz yapılaşmalar SİT ilan edilmeden de kontrol edilebilir. Seçildiğimde eksik görülen konular için beni ilk avukatınız olarak kabul etmenizi istiyorum' dedi.



İkizdere’deki seçim gezisinde AKP Adayı Nusret BAYRAKTAR ile MHP Adayı Ömer Lütfi KANBUROĞLU’nun caddede karşılaşarak birbirlerine başarı dilemesi vatandaşlar tarafından hoşgörü ile karşılandı.

Haber ve Fotoğraf:İsmet KÖSOĞLU

ZEKi MAYi AK PARTi’Yi BELGELERLE VURDU

Ak Parti Rize Milletvekili adaylarının seçim çalışmalarında Çaykur’un özelleştirilmeyeceğini söylemelerine çok sert tepki veren Zeki Mayi Nusret Bayraktar’ın 7-8 Ay öncesi yaptığı bir konuşmada Çay Tasarısı Çaykur’un özelleşmesinden doğacak mağduriyeti engelleyecektir dediğini hatırlatarak Nusret Bey Çıksın buna bir cevap versin dedi.

Türkiye büyük millet meclisi başkanlığına bir önerge verdiğini belirten Zeki Mayi Kamu iktisadi teşekkürü olan Çaykur’u Kamu iktisadi kuruluşuna dönüştürün toprak mahsulü ürünleri, ptt , demiryolları gibi özelleştirilemez kapsamına girsin ben bugün itibariyle mikrofonu bırakacağım 12 haziran akşamına kadar da seçim çalışması yapmayacağım dedi.

Zeki MAYİ Seçim Kervanı Programında

Tayfun Talipoğlu'nun "SEÇİM KERVANI" adlı programına katılan MHP Milletvekili adayı Zeki Mayi, seçim vaatlerini açıkladı.



Zeki Mayi Çayeli'nde

MHP milletvekili adayı Zeki Mayi, Çayeli'nde MHP’nin çözüm önerilerini vatandaşlarla paylaştı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Rize Milletvekili Adayı Zeki Mayi ve MHP Rize ikinci sıra milletvekili adayı Fatma Sancaktutan ile beraberindeki heyetle birlikte seçim çalışmaları kapsamında Çayeli ilçesinde halkın ve esnafların yoğun katılımı ile geçekleşen toplantıda, halkın sorunlarını dinleyerek, MHP’nin çözüm önerilerini vatandaşlarla paylaştı.

MHP Rize Milletvekili Adayı Zeki Mayi, konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada şunları ifade etti: “Rize genelinde olduğu gibi halkımız, MHP’nin mesajını almıştır. 9 yıla yaklaşmakta olan AKP iktidarı süresince başta çay üreticilerimiz olmak üzere, Rize’de yaşayan esnaf, memur, işçi ve emeklilerimizin TBMM’de temsil güçlerini yitirmiş oldukları gibi reel gelirleri de düşmüştür.”

MHP Rize Milletvekili Adayı Zeki Mayi, Çayeli’nde MHP programlarını şu şekilde özetledi ; “Bölgeden göçü önleyecek istihdam projelerimiz, Çay-Kur’un özelleştirilmemesi amacıyla, MHP’nin TBMM’de ki Tarım ve Köy işleri Bakanlığı komisyonu ile KİT komisyonunda görüşülmeyi bekleyen kanun teklifi, Çaya fiyat garantisi uygulaması ile, yaş çay taban fiyatında yaşanan Çay-Kur ve özel sektör farkının ortadan kaldırılıyor olması, Ülkemizde AKP iktidarı ile kronikleşen kaçak çay sorununa karşı, MHP’nin çözüm önerileri, Yine MHP’nin ülkemize yasal yolla getirilen çaylar için, gözetim belgesi uygulanması zorunluluğu, gibi Türk çay tarımı ve sanayisinin çözüm bekleyen sorunları ile ilgili tüm önerilerimizin halkımızdan görmüş olduğu büyük teveccüh ve kabul bizlerin omuzlarımızda ki sorumluğu bir kat daha arttırmıştır.”



Çayın şuan içerisinde bulunduğu durumu tütüne benzeten Mayi, “Tekel özelleştirildi. 10 yıl önce markete girdiğinizde raflarda yerli sigaralar yer alırdı. Şimdi ise tekel özelleşti, marketlerin raflarında yabancı sigaralar var. Çaykur u özelleştirmek istiyorlar. Bu proje Türk çaycılığı bitecek. Aynen tütünde yaşanan olay çayda da yaşanacak ve marketlerde reyonlarda yabancı çaylar olacak.” Dedi.

Mayi Artvinliler Derneğini Ziyaret Etti


“ÇAYIN VEKİLİ” MHP RİZE Milletvekili Adayı Zeki MAYİ, ilimizde yaşayan Artvinli hemşehrilerimizi, Rize Artvinliler Derneğinde ziyaret ederek, Rize ile ilgili dilek ve önerilerini dinledi.

Artvin ilimizde bir dönem MHP İl Başkanlığı yapmış olan Zafer AYDEMİR ve Erol KARABACAK’da katılımları ile gerçekleşen toplantıya yoğun ilgi gösteren Artvinli hemşehrilerimiz ; işsizlik ve göç başta olmak üzere ilimizde yaşanan trafik sorunu ile sosyal aktivite amaçlı rekreasyon alanlarını yetersizliği ve temel tüketim maddelerinin pahalı oluşu gibi önemli konularda dilek ve önerilerini ifade ederek, konu ile ilgili MHP’nin çözüm önerilerini değerlendirdiler.

MHP RİZE Milletvekili Adayı Zeki MAYİ, toplantının ardından yapmış olduğu açıklamada şunları ifade etti : “Artvinli hemşehrilerimiz Rize’de ; öğretmen, hemşire, memur, işçi ve esnaf olarak görev yapmakta, gerek kamu sektöründe gerekse özel sektörde ilimize katma değer üretmektedirler. Bu nedenle Artvinli hemşehrilerimizin dilek ve önerileri Rize için oluşturacağımız tüm projelerde bizler için önemli birer yol gösterici kaynak olacaktır. Bu toplantı vesilesi ile Artvinli hemşehrilerimize, MHP ve Rize Milletvekili Adaylarımıza göstermiş oldukları yoğun ilgiden dolayı bir kez daha teşekkür ederiz. İlimizde yaşayan tüm hemşehrilerimiz ile bu toplantılarımız artan sıklıkta devam edecektir, çünkü hemşehrilerimizin Rize ile ilgili dilek ve önerileri bizim için çok önemlidir.”

ZEKi MAYi GüNDOĞDU'DA

MHP RİZE MİLLETVEKİLİ ADAYI ZEKİ MAYİ GÜNDOĞDU İLÇEMİZDE HALKIMIZIN VE ESNAFIMIZIN SORUNLARINI DİNLEDİ.
MHP RİZE Milletvekili Adayı Zeki MAYİ, beraberindeki heyet ile birlikte Gündoğdu ilçemizde halkımızın ve esnaflarınızın yoğun katılımı ile geçekleşen toplantıda, ilçenin sorunlarını ve bu sorunların giderilmesi konusunda ilçe sakinlerinin görüş ve önerilerini dinleyerek, MHP’nin çözüm önerilerini vatandaşlarımızla paylaştı.
MHP RİZE Milletvekili Adayı Zeki MAYİ, konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada şunları ifade etti: “Rize genelinde olduğu gibi halkımız, MHP’nin mesajını almıştır. 9 yıla yaklaşmakta olan AKP iktidarı süresince başta çay üreticilerimiz olmak üzere, Rize’de yaşayan esnaf, memur, işçi ve emeklilerimizin TBMM’de temsil güçlerini yitirmiş oldukları gibi reel gelirleri de düşmüştür bununla birlikte, 2010 yılında bölgede yaşanan heyelanın yaralarını hala silememiş olan Gündoğdu’lu vatandaşlarımız ayrıca Mart 2011 fiyatları esas alındığında, 3.023 TL ye yükselmiş olan 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırını altında ezilmektedir.”
MHP RİZE Milletvekili Adayı Zeki MAYİ, Gündoğdu ilçemizde halkımız en çok ilgi duymuş olduğu MHP programlarını şu şekilde özetleyebiliriz ;

1 – Bölgeden göçü önleyecek istihdam projelerimiz,
2 – Çay-Kur’un özelleştirilmemesi amacıyla, MHP’nin TBMM’de ki Tarım ve Köyişleri Bakanlığı komisyonu ile KİT komisyonunda görüşülmeyi bekleyen kanun teklifi,
3 – Çaya fiyat garantisi uygulaması ile, yaş çay taban fiyatında yaşanan Çay-Kur ve özel sektör farkının ortadan kaldırılıyor olması,
4 – Ülkemizde AKP iktidarı ile kronikleşen kaçak çay sorununa karşı, MHP’nin çözüm önerileri,
5 – Yine MHP’nin ülkemize yasal yolla getirilen çaylar için, gözetim belgesi uygulanması zorunluluğu,
Gibi Türk çay tarımı ve sanayisinin çözüm bekleyen sorunları ile ilgili tüm önerilerimizin halkımızdan görmüş olduğu büyük teveccüh ve kabul bizlerin omuzlarımızda ki sorumluğu bir kat daha arttırmıştır.
Bu toplantı vesilesi ile bir kez daha, bizlere göstermiş oldukları yoğun ilgi ve teveccühten ötürü Gündoğdu’lu vatandaşlarımıza en kalbi saygılarımızı sunarım.

ÇAYKURU ÖZELLEŞTİRMEYECEĞİZ!

İkizdere'de Halkımızla buluşan Milliyetçi Hareket Partisi Rize Milletvekili Adayı Zeki MAYİ:"AKP Programında 2013'te Çaykur'un özelleştirilmesi var. MHP olarak çayı özelleştirme kapsamından çıkaracağız"dedi.

12 Haziran seçiminde Rize MHP Milletvekili adayı olan Zeki MAYİ Çayın özelleştirilmemesi gerekir. AKP Rize’ye bir şey vermedi bari Çayımızı da elimizden almasın dedi.

Seçim çalışmaları için İkizdere ilçesine gelen MHP 1.Sıra adayı Zeki MAYİ esnafla ve STÖ temsilcileri ile buluştu. Sandıkta Rize’de MHP’nin Ses ver Türkiye iktidara yürüyüşü için tek tek oy istedi.



İkizdere Muhtarlar Derneği Başkanı Emrullah EKŞİ’Yİ ziyaret ederek sıkıntılarını dinleyen Zeki MAYİ’AKP iktidarında Rize’miz hiçbir şey almamıştır. Rize’den seçilenler genel merkezin talimatıyla seçilip gönderilenlerdir. Bunlardan bazısı çantacı bazısı da kapıkulu oldu. İktidar partisi Rize’de 1200 delegenin katılımıyla temayül yoklaması yapıyor. Ama Ankara sultası bu oylamayı hiçe saymış ve talimatla İstanbul’dan aday gönderdiler. Bunun adına seçim denir mi. Ben sizin aranızdan hiç ayrılmayan ve eksiklerinizi bilen bir adayım.

Seçtiğinizde yapımı yıllardır konuşulan Ovit Yolunun savunucusu olacağım. İkizdere de 4 yıldır Veteriner Hekim yok. Burada iyi biliyorum hayvan sahipleri bir hastalık anında hayvanları için İyidere ve Of ilçelerinden veteriner hekim getiriyor. Yayla zamanında ise Ovit yaylasındaki hasta inekler için parasını vererek İspir ilçesinden veteriner hekim getiriyorsunuz. Bu ayıp kimindir. İkizdere ilçesinde araç gereç var ama bir diş doktoru eksikliği yıllardır var. Röntgen teknisyen tayin oldu bir senedir atama yok. Hani Başbakanımız hani AKP li yöneticiler. İkizdere ilçemizin eksiklerini hiç mi görmezler. Burada başbakanda seçmiyoruz ama her fırsatta başbakanımız var diye söylenip duruyorlar. Burada Başbakana oy vermiyoruz.



ÇAYKUR 2013 ÖZELLEŞME ROGRAMINDA

Çaykur 2013 özelleştirme programına AKP tarafından alındı. Ayıptır yazıktır

Rize’ye bir şey vermediniz, işsizlik diz boyu, bari vatandaşın tarlasına, alın terine dokunmayın. AKP nin adayları seçim gezilerinde fısıltı halinde Özelleşmenin olacağını söylüyor. Rizeye Tersane, Organize Sanayi, Organik Gübre Fabrikası yapamadınız bari çayımızı bırakın.

Bakınız Kaçak çayla ilgili bugün Rize’den aday olan Bakan bu kaçak girişleri engellersek kaçaktan ekmek yiyen vatandaşların tepkisini çekeriz demiş. Böyle hizmet olur mu? Kaçak çayın girişini önleyemeyenler bizim çayımıza en büyük darbeyi vuranlardır. Hayvancılık kredisi almak isteyen vatandaştan şehirde arsa, bina gibi emlak ipoteği isteniyor. Bu hayvan sahiplerinin apartmanı olsaydı İkizdere’nin dağında yaşaması için sebep yok. Halka tepeden bakan AKP yönetimine dur demek için Rize’den muhalif bir ses lazım. Beni Çayın avukatlığını yapmak için Ankara’ya göndermenizi istiyorum’ dedi.

MHP Milletvekili adayı Zeki MAYİ İkizdere, Güneyce Beldesi ve Sivrikaya, Çamlık köylerindeki seçim gezilerinde gösterilen yakın ilgide dikkat çekti.



Haber ve Fotoğraflar:İsmet KÖSOĞLU

'ISMARLAMA ADAY' BENZETMESi!

ZEKİ MAYİMilliyetçi Hareket Partisi (MHP) Rize 1. sıra milletvekili adayı Zeki Mayi, Rize’nin 12 Haziran seçiminde ısmarlama adaylara ‘dur’ diyeceğini söyledi.

Rize’nin muhalif sesi olduklarını belirten Mayi, yıllardır Rize’de Rizeliler’le iç içe olduğunu son dört aydır ise seçim ziyareti adı adlında hemşerileri ile sıklıkla bir araya geldiğini belirterek “Halkımızın partimize büyük teveccühü var. Biz Rize’de sadece MHP’li seçmenlerimizin değil tüm muhalefetin sesi olduk. 12 Haziran’da Rizeli, Rize'yi tanımayan, cadde ve sokaklarını medya aracılığıyla öğrenen ısmarlama milletvekili adaylarına ‘dur’ diyecektir. Siz bin 200 delegeyi yok sayıyor ve yıllardır yaptığınız gibi yine aynı şekilde Rize'nin cadde sokaklarını tanımayan cadde ve sokaklarını medya aracılığıyla öğrenen, Rize'de yaşamayan ve Rize'nin sorunlarını çay üreticisinin çektiği sıkıntıları bilmeyen kişileri Rize'ye ısmarlama olarak gönderip ‘bunları seçin’ diyorsunuz.

ZEKİ MAYİ

Rizeliler artık dayatmaca aday istemiyor. Rizeli artık ‘Bizim sorunlarımızı bilmeyen, bizlerle olmayan kişilere verecek oyumuz yok’ şeklinde yüksek sözlerle düşüncelerini ifade etmeye başladı. İşte bu dayatmacalar, ısmarlama vekiller yüzünden Rize geçen 25 yılını heba etti. Rize'nin sorununu bilmeyen ısmarlama vekillerin Ankara'ya gidip Rize'nin sorununu dile getirmesi, çaycının isyanını orada seslendirmesi mümkün değildir. O yüzden artık Rize'nin kaybedecek zamanı kalmadı. 12 Haziran seçimlerinde çay üreticisinin vekili olarak bu seçimlerde Ankara'ya gideceğime inanıyorum” dedi

İHA - GÖKTÜRK FIRAT

8 Nisan 2011 Cuma

Seninleyim Hemşerim!


MHP'den Rize Milletvekili adayı olan eski İl Başkanı Zeki Mayi, seçimlerde iddialı olduğunu belirterek, Rize 25 senede 2 tane başbakan çıkarttı ama Rize’de yollar hala köstebek yuvası, istihdam anlamında bir fabrika olmadığını söyledi
31 Aralık 2010 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İl Başkanlığı görevinden istifa ederek Rize Milletvekilliği için partisinden aday adaylığı başvurusunda bulunan Zeki Mayi, Rize’den muhalif bir ses ve çayın vekili olarak Ankara’ya gitmek istediğini söyledi.
35 yıldır siyasette mücadele ettiğini ve bu süre içerisinde Rize’den hiç kopmadığını belirten Zeki Mayi, “Rize’nin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi problemlerine gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce çözüm üretmeye, vatandaşlarımızın sorunlarına ortak olmaya çalıştım. Bugüne kadar geçirdiğimiz genel ve yerel seçimlerde hemşerilerimize adaylarımızı takdim edip programlarımızı anlattık. Ancak 2011 genel seçimlerinde Rize’nin tüm ilçe ve beldelerinden özellikle çayla ilgili yapmış olduğumuz mücadelemizden dolayı, “Artık seni aday olarak görmek istiyoruz” söylemleri gelmeye başladı. Ben de bu talepleri karşılamak adına aday adayı olmaya karar verdim.” dedi.
“RİZELİ’NİN İYİ GÜNÜNDE DE, KÖTÜ GÜNÜNDE DE YANINDAYIM”
Rize’nin başbakanlar ili olması dolayısıyla Rizeli başbakan psikolojisinin ön plana çıkmıştır ve 2009 seçimlerine kadar bunun diğer partiler için bir dezavantaj olduğunu belirten Mayi, “2009 yılında gördük ki, Rize’nin 22 bin 500 oy alarak bir ana muhalefeti oldu. Bugüne kadar yapmış olduğum çalışmalarda ve ziyaretlerimde bunun artık benim için bir avantaja dönüştüğünü gördüm. Diğer partiler için ise bu dezavantajın devam ettiğini düşünüyorum. Nedeni ise; Ben Rize’deyim. Rize’nin yağmurunda da, çamurunda da, tozunda, bulutunda Rizeli ile birlikteyim. Rizeli beni iyi gününde de, kötü gününde de yanında görmüştür. Rize’de bu zamana kadar bu şekilde olmamıştır. Birileri gelmiş, seçilmiş yada seçilememiş, oyunu almış, seçilince Ankara’ya gitmiş ve sadece parti teşkilatını ziyaret etmiş, ona oy veren vermeyen herkesin vekili değil sahibiymiş gibi, vücutlarının zekatını veriyormuş gibi davranmıştır. 
Bir başkasına bakıyorsunuz. Tabiri caizse bizim buralarda dandaniça kuşu diye adlandırdığımız biri çıkmış. Nerede, ne zaman, nasıl duracağı belli olmayan omurgasız, ilkesiz, şahsiyetsiz, kişiliksiz, kimliksiz bir siyaset ortaya koyarak hemşehrilerimizi de siyasetten soğutan, siyaset kurumuna da saygısızlık yapan bir duruş sergilemiştir. CHP listesine bakıp o ismi görünce şaşırdım. Bu arkadaş 2 ay önce Ak Parti’ye müracaat ederek, “Ben sizden milletvekili olmak istiyorum, beni değerlendirir misiniz?” diyor. Ankara’daki siyasetçiler de Rize’deki partilileri arayarak, “Böyle bir dandaniça kuşu var, milletvekili adayı olmak istiyor. Ne düşüyorsunuz?” diye soruyorlar. Buradaki partililer de, “Bu kişi 2009 yılında bizim tam karşımızda adaydı. Şimdi nasıl oluyor da bizden aday olmak istiyor?” şeklinde cevap veriyorlar. “ dedi.
 “20 BİN OY ALAN DANDANİÇA KUŞU NE YAPTI?”
2009 yerel seçimlerinde Kenan Bıyık ile partisinden belediye başkanlığı adaylığı konusunda Trabzon’da bir görüşme yaptığını ve Bıyık’a partisinden adaylık teklif ettiğini belirten Mayi, “Kenan Bıyık bize, ‘MHP’den aday olmazsam hiçbir partiden olmam’ şeklinde söyleyince, biz de Rize’ye gelip basına sürpriz bir adayımız var şeklinde demeçler verdik. Ancak bir hafta sonra baktık ki, Anavatan Partisi’nden aday olmuş. 2009 Yerel seçimleri döneminde Rizeli iktidar partisine tepki gösteriyor. Rize’de siyasi anlamda, hizmet anlamında problemler var. İşte bu tepkiler de Mesut Yılmaz’ın gösterdiği adayda toplanıyor ve bin küsür oyla bu arkadaş seçimi kaybediyor.
Seçim kaybedebilirsiniz ama çıkın muhalefet anlamında bir iki cümle edin. Şimdi o gün biz de seçimi kaybettik ama biz hiç Rize’yi bırakmadık. Rize’nin bütün sorunlarıyla ilgili Rize’nin arkasında durduk. İl genel meclisinde bize verilen 22 bin 500 oya karşılık köy köy, mahalle mahalle dolaştık. Çayla ilgili yaptığımız çalışmalarla iktidara 6 maddede geri adım attırdık. Biz aldığımız oyun arkasında durarak çayla ilgili sorumluluğumuzu yerine getirdik.

Şimdi soruyorum, 2009’da 20 bin oy alan bu dandaniça kuşu ne yaptı? Rize’de o günden sonra belediye anlamında hiç mi sorun olmadı? Rize’de sizin için elini taşın altına koyan insanların hiç mi sorunu, problemi olmadı? Binlerce insan o seçimde sizi sahiplendi, arkanızda durdu. O ise seçmenini bıraktı. 2 tane dahi cümle kurmadı, ne Rize ile ilgili, ne de seçmenleriyle ilgili… O ve belediye meclisindeki arkadaşları neden hiçbir söylemi dile getirmediler? Teleferik projesi vardı hani ne oldu, sokaklar diz boyu çukurla neden dolu? diye hiç sormadılar. Sormadılar, o arkadaş konuşmadı çünkü bunları dile getirseydi gidip Ak Parti’ye müracaat edemezdi.“ dedi.
MİLLETE HANGİ PENCEREDEN BAKIYORSUNUZ?
Bıyık’ın milletvekilliği seçimlerinde MHP ile dirsek temasında olduğu yönündeki iddialara da cevap veren Mayi şöyle konuştu; “Allah korusun tekrar bize müracaat edemezdi zaten. Bize aday adayı müracaatı yapacak adayların gayesi eğer milletse, öncelikle bu millet için bir ıslanmaları, çamurlanmaları, Rize’nin problemlerini ele alıp onlarla ilgili bir çözüm önerisi ortaya koymaları lazım. Diğer türlü gel aday ol seçil, ne olacak peki? Rize yok içinde, millet yok içinde, devlet yok içinde sadece kendi çıkarların var. Neresi olursa olsun fark etmez, ben seçileyim de, isterse fikrimin tam ötesinde bir yer olsun. O mantıkta bir şahsiyettir bu. Yani bir ateist partisi olsa ve orasının kendisini seçeceğini bilse, dinini kapının önünde bırakır, gider oradan seçtirir kendini. Bu millet elbette bunları izliyor ve gözlemliyor ama özellikle bilinmesi gereken şey; bu kimliksiz kişiliklerden, kimliksiz siyasetçilerden, siyaseti temizleyecek olanlar yine seçmenimizdir. Kapınıza, dükkanınıza gelen böyle kimliksiz kişiliklere tebessüm bile günahtır, haramdır. Çünkü hak etmiyor böyle insanlar. CHP içindeki yöneticileri partilileri seçmenleri dışarıda tutuyorum. Hepsi kendi çerçevelerinden meseleye bakmak suretiyle siyaset yapıyorlar. Ama bu kadar ilkesizlik olur mu? Siyaset kurumunun içi bu kadar boş mu? Bu kadar çürüdü mü her şey?

Bir partiden başka bir partiye geçebilirsiniz. Partinizin siyasi programı ile ilgili bir sorununuz olur, bir sebebiniz olur. Aslında siyasi kanunlardaki boşluklardan kaynaklanıyor bunlar. Bana göre kim nereden seçilmişse orada kalmalı ve öncelikle aldığı oyun karşılığını milletine vermeli. Eğer yerel seçimlerden sonra o arkadaş seçmenini bırakmayıp, Rize’de muhalif ses oluşturmak adına ortaya bir gayret gösterip, talip olduğu belediye makamının eksikliklerini, problemlerini Rize’deki insanlarla paylaşmış olsaydı ve başka bir partiyi tercih etseydi saygı duyardım. En azından çalışmış, çabalamış Rize için bir şeyler ortaya koymaya çalışmış ve milletine hizmet etmek için farklı bir partiye geçmeyi tercih etmiştir derdim. Rize’de her yere gidiyorum. Sürekli sokaktayım, Rize’deki korku imparatorluğuna ve baskılarına rağmen her yerdeyim. Ama 2 yıl geçti, o arkadaş nerede? 2 yıl geçti aradan ne oldu?

Şimdi geldik haziran genel seçimlerine, ben de buradayım, ben de talibim diyorsun. Peki saygısızlık yapmıyor musun kendine ve bu millete? Dün size sahip çıkan insanlar için, belediyeden çıkartılan onlarca mağdur olan işçiler için ne yaptın? O insanların elinden tuttunuz mu, mahkemelerini takip ettiniz mi?, Belediye başkanına ve heyetine bu işçilerin haklarını savunmak için neden bu şekilde yaptınız diye soru sordunuz mu? Rize’nin belediye sorunlarıyla ilgili 15 günde bir yerel basının karşısına çıkıp, problemler bunlar gelin hep birlikte çözelim demediniz. Şimdi geldiniz, ben bu kadar oy aldım, başka bir partiye geçiyorum. Ben Rize’nin olmazsa olmazıyım diyorsunuz. Milleti ne sanıyorsunuz? Millete hangi pencereden bakıyorsunuz? Millet sandıkta böyle kimliksiz ve kişiliksiz siyasetçilere kesinlikle cevabını verecektir.”
AK PARTİ TEŞKİLATINA TEBRİKLER
Ak Parti’nin temayül yoklaması sürecini değerlendiren ve Yunus Öksüz’ün temayül yoklaması sonucu birinci çıkmasının kendisini mutlu ettiğini belirten Mayi, şöyle konuştu; “Yunus Öksüz kardeşimiz yıllarca Rize’de öyle ya da böyle siyaset yapmıştır. Rize’nin yağmurunda çamurunda ıslanmış, partisine, teşkilatına emeği olan bir insandır. O liste içerisinde Yunus Öksüz gibi o partiye emeği olan 2 kişi daha var ya da yoktur. Tabanı da bunu görerek Yunus Öksüz’e desteğini vermiştir. Bu anlamda Ak Parti teşkilatına saygılar ve sevgiler sunuyorum. Takdire şayan bir durumdur bu. Başka partilerden olup olmamak önemli değil. Bu duruşu takdir etmek lazım. Orada taban o insanı emeğinden dolayı birinci sıraya koymuştur. Ancak siyasetin en büyük açmazlarından biri de, halkın, tabanın isteği değil de Ankara’nın isteklerinin olmasıdır. Bu nedenlerden dolayı oradaki arkadaşlar doğru oranı yapmıştır. Aşağıya doğru bir sürü aday daha var. Bunun nedeni de partinin popülaritesi artsın, şu kadar aday müracaat etti diyebilmek için listeler şişiriliyor.
Kendisini dışında Fatma Sancaktutan isimli bir bayanın MHP’den aday adaylığı için başvuru yaptığının söyleyen Mayi; “İsmet Köseoğlu isimli arkadaşımızın bu şekilde bir düşüncesi olduğunu duyduk. Osman Cem Kazmaz isimli bir arkadaşımızın başvurduğunu biliyoruz. 11 Nisanda listemiz netleşecek. Bir bayan arkadaşımızın da başvuru yapmış olması bizi mutlu etti. Rize’nin 320 bin nüfusu var. Bunun 165 bin kadarı bayan nüfustur. Böyle bir durumda bayan seçmenlerimize bir bayan milletvekili adayının hitap edecek olması bizim için de bir güzellik olacaktır. 11 Nisandan sonra da kampanya sürecimizi başlatacağız. Ancak ben kendi programım dahilinde bugüne kadar bütün ilçeleri ve kurumların büyük bir bölümünü gezdim. Mahalle ve ev toplantılarına katıldım. Seçimlere kadar da Rize’de yaşayan bütün vatandaşlarımızın tek tek elini sıkmaya çalışacağız.” dedi.
 BAŞBAKAN SAĞLIKLI YÖNLENDİRİLMEDİ
Rize’nin başbakan merkezli bir il olmasına rağmen hizmet alma anlamında hem komşu illere, hem de Türkiye geneline göre çok geride kaldığını söyleyen Mayi şunları belirtti; “Başbakanımız özel müteşebbislere Rize’de üniversite kampüsü, yurt, ve okul yapımı anlamında çalışmalarını tamamladı. Devletin bütçesiyle değil de, başbakanın kendi tasarrufu sayesinde iş adamlarıyla özellikle eğitim alanında bir gayretin ortaya koyulduğu bir gerçek. Ancak Rize’de son 30 yıldır gözle görülebilecek istihdam oluşturabilecek HES’lerin dışında bir fabrika görmedik. Onlar da zaten doğa katliamı ve bu bölgeye yapılan en büyük kötülüktür. Meseleye böyle baktığımız zaman seçilmiş yerel siyasetçilerimiz hem merkezi hükümeti hem de başbakanımızı Rizemiz için sağlıklı yönlendiremediler. Bu da yerel siyasetçilerimizin zafiyetlerinden kaynaklanıyor.
Rize’de korku imparatorluğu nedeniyle büyük bir kesim susmuş durumda. Bu imparatorluğu kuranlar da himmet politikası yaptıkları için başbakanın gölgesinde yaşıyorlar. Rize’nin sorunlarıyla ilgili başbakana karşı bir gayret ortaya koymuyorlar. 25 senede 2 tane başbakan çıkarttık ama Rize’de yollar hala köstebek yuvası, istihdam anlamında bir fabrika yok. Ovit Tüneli projesi hala tamamlanamadı. Tersane gibi gübre fabrikası gibi bir yatırım yok. Türkiye’de kullanılan gübrenin yüzde 65’i Rize’de tüketiliyor. Buna rağmen bir fabrika kurulmadı. İstihdam anlamında ciddi bir proje ortaya kimse koymadı. Özellikle son 5 yılda çok daha geriye gidilmektedir. Başbakan ili olmamıza rağmen göç alan bir olmamız gerekirken, göç veren bir il olmaya devam ediyoruz. Bunun da olmasının sebebi, Rize’deki kör siyasetin, demin ifade ettiğim çapsız kimliklerin siyasette belirleyici olarak ortaya çıkmalarıdır. Bu anlamda elbette muhalefette de kusur var. Sivil toplum kuruluşlarında da kusur var. Söylenmesi, yapılması gerekenleri yapmıyorlar. Aman koltuğuma zarar gelmesin mantığıyla iktidara sesini çıkartamıyorlar.”
Diğer partilerden ve iktidar partisinin adaylarından farklı bir yönü olduğunu belirten Mayi şöyle konuştu; “1986 yılından bu yana kesintisiz Rize’deyim. Rize’deki tüm liselerde okuyan talebelerimizin elini sıkmışımdır. Oturup çay içmiş, toplantı yapmış, onlarla ülke meselelerini ve yerel sıkıntıları tartışmışımdır. Ülkenin milli ve manevi meseleleriyle ilgili, kendilerini nasıl yetiştirmeleriyle ilgili seminerler düzenledik. Şimdi 1986 yılında 15 yaşında olan ve benimle tanışmış olan o öğrencilerimiz 35 yaşlarında. Rizemizin esnafı, tüccarı, işçisi konumuna gelmişler. Her sabah şehrin batısından giriyorum, doğusundan çıkıyorum. Tüm bu arkadaşlarımızla yeniden buluştuğumda sevgi gösterilerine şahit oluyorum. Bu şekilde gönüllü diyebileceğim 2 binden fazla partimiz dışında dostlarımız var. Böyle bir ortamda programımı devam ettiriyorum ancak 11 Nisandan sonra bu programlarımız diğer aday arkadaşlarımla birlikte daha seri bir şekilde devam edecek.”
RİZE’YE MUHALİF BİR SES LAZIM
“Rize’ye muhalif bir ses lazım ve biz sesimizi çıkartacağımızı vaat ediyoruz.” diyen Mayi, şu örnekleri verdi: “Geçtiğimiz yıl Çaykur 4. Sürgün çayını almayacağını açıklamıştı. Allah’ın verdiği vatandaşın tarlasında yetişen ürünü nasıl almazsınız? Srilanka’da vatandaşlar 12 ay çay üretimi yapıyor. Biz de çıkıp bize oy veren 22 bin 500 kişinin gücünü hissederek sesimizi çıkarttık, yapamazsınız dedik. Sonuç olarak fatura Rize Valisine kesildi sanki bu işleri o başlatmış gibi ve sürgüne gönderildi ama 4. Sürgün çay ondan sonra alınmaya başlandı. Tek-Gıda İş Sendikası üyelerinin başka bir sendikaya geçirtilmesine çalışıldığı ve sonu Çaykur’un özelleştirilmesi olacak olan bir operasyon başlatıldı. Burada da tepkimizi gösterdik ve geri adım attırdık.

Ulusal Çay Konseyi’nin başında olduğu Çay Kanunu ile ilgili bir çalışma başlatıldı, yine sokağa indik, başbakana mektup gönderdik, imza kampanyası başlattık ve o konuda da geri adım attırdık. Çaykur’un üreticiye yaş çay karşılığı kuru çay vereceği tartışmaları başlatıldı. Yine sokağa çıktık yaptırmayız dedik ve bu konuda da geri adım attırdık. Eski genel müdür Ekrem Yüce bile yüzüme, “Senin korkundan, muhalefet gücünden dolayı bu projeyi çıkartamadım” dedi bana. Son olarak çayla ilgili, Ankara’da, yakalanan kaçak çayların Çaykur tarafından satın alınacağıyla ilgili bir toplantı yapıldı. Bunu duyunca gerekli çalışmaları yaparak ve belgeleri toplayarak Ekrem Yüce ile görüştüm. Yine konuyu sokağa taşıdık. Gümrük Müdürlüğü’nün yakalanan kaçak çayları anında imha etmesiyle ilgili belge varken Çaykur’a satılacak olmasıyla ilgili de çıkardığımız ses sonucu geri adım atıldı ve kaçak çayların bir gübre fabrikasında gübreye dönüştürülmesi kararını aldırdık.”
Son olarak Rize’deki bütün seçmenlere seslenen Mayi sözlerini şöyle tamamladı; “Şimdi önünüze birileri gelecek. Birisi dandaniça kuşu gibi o partiden o partiye zıplayacak. Rize’de ona sahip çıkan Gümüşhaneli, Bayburtlu, Erzurumlu ve Artvinli’nin arkasında yarım saniye durmayacak. İşte bunları iyi değerlendirsinler. Rize başbakan memleketi ama Rize’den bir muhalif ses olarak, Rize’nin vekili, çayın vekili olarak beni değerlendirmelerini istiyorum. Eğer bu seçimde seçmenimiz beni Rize’den güçlü bir ses olarak Ankara’ya gönderirlerse, 2007-2013 Kalkınma Programında yer alan Çaykur’un özelleştirilmesiyle ilgili kanunun çıkmaması için çalışacağımı söylüyorum. “

27 Şubat 2011 Pazar

KACAK CAYLAR CAYKUR'A SATILAMAZ!

Eski MHP il başkanı ve Milletvekili aday adayı Zeki Mayi” Kaçak sigaraları kime satıyorlar ki kaçak çayı çaykur a satsınlar. Bu çayların çaykur tarafından satın alınması çay üreticisinin sonu demektir” dedi.

Devlet bakanı Hayati Yazıcı nin Ankara da yaptığı konuşmada kaçak çayların çaykur tarafından alınacağı sözü üzerine ilk tepki MHP Rize milletvekili aday adayından geldi.

Gümrüklerden sorumlu devlet bakanı Hayatı Yazıcı nin Ankara da Rizeliler gününde yaptığı konuşmayı sert bir dille eleştiren eski MHP il başkanı ve Milletvekili aday adayı Zeki Mayi “ Kaçak çayların Çaykur tarafından alınacağının gündeme gelmesi ile sayın genel müdür ile görüştüm. Kendisinin de buna karşı olduğunu öğrendim. Ankara da yapılan toplantıda bunun gündeme geldiğini biliyordum. Kaçak çayların Çaykur tarafından alınması Kaçak çay in önünü açar. Bu her yıl Çaykur a 30 trilyona patlar, bunun sonucu ise Çaykur un özelleşmesine gider” dedi.

Rize günlerinde gümrüklerden sorumlu devlet bakanı Hayatı Yazıcı nin yaptığı açıklamayı hükümetin çaya bakışı olarak değerlendiren Zeki Mayi “ Bu karar çayı bitirme kararıdır. Yılda 50 bin tona yakın kaçak çay ülkemize girmekte. Kaçak çayın girişini önleme yerine onları satın alma nereden çıktı. Buna göre tonlarca kaçak sigara yakalanıyor. Neden onları satmıyorlar. Türk gıda kodeksine göre bu çaylar imha edilmeli, çaykura satılacak olan bu çaylar kimlere peş keş çekilecek. Yoksa Türk çayına karıştırılarak piyasaya mı sürülecek. Hükümet burada net tavrını ortaya koysun. Her yıl 20–30 trilyon kaçak çaya ödeyecek olan çaykuru zarar ediyor diye özelleştirmeye başlayacaklar. Hükümetin bu planı doğru değil, çıkıp açıkça biz çaykuru satıyoruz desinler. Daha önceki yıllarda yakalanan bu çaylar imha ediliyordu. Şimdi ise bunları çaykurun sırtına yük edecekler. Kaçak çayların çaykura yük edilmesine şiddetle karşıyız” dedi.

İzleyiciler